İcra iflâs hukuku, diğer bir deyişle; “cebri icra hukuku” veya “takip hukuku”
Borçlu borcunu kendiliğinden yerine getirirse bir zorlamada (cebir) bulunmaya gereksinim duyulmaz. Fakat yerine getirmeme halinde alacaklının hakkını bizzat alması yetkisi yoktur. Bizzat hak alma, Hukuk devletinde yasaklanmıştır. Cebri icra hukuku zor kullanma yetkisini sadece devlete tanımıştır. Özel hukukta hakkın aranması devletin kurduğu icra ve iflas daireleri aracılığı ile olur. Bunlar İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre kurulmuştur. Nitekim, İİK. 1 ve 2 maddelerine göre her asliye hukuk mahkemesinin yargı çevresinde yeteri kadar icra ve iflas dairesi bulunur. İcra ve iflâs dairelerinin muamelelerine karşı yapılan şikâyetlerle itirazların incelenmesi icra mahkemesi hâkimi yahut kanun gereğince bu görev kendisine verilmiş olan hâkim tarafından yapılır.
Devlet, cebri icra organlarınca alacaklının alacağına kavuşması için borçlunun mallarına el koyar, malları satılır, elde edilen para ile alacaklı alacağına kavuşur. İcranın konusu kural olarak borçlunun şahsı değil, malvarlığıdır. İstisnaen şahsa karşı da zor kullanılması söz konusu olabilmektedir.
İcra yolu ile borçlunun borcunu yerine getirmesini sağlamak için şu koşullar gereklidir:
1) Alacaklı icrayı talep etmelidir. İcra İflas Kanunu, ilamlı takip (m.24 vd.) ile ilamsız takip (m. 42 vd.) ve bir de rehinin paraya çevrilmesi yoluyla takip (m. 145 vd.) yollarını düzenlemiştir.
2) Borçlunun borcunu ifa etmemiş olması gerekir. Borç yerine getirilmişse icranın müdahalesi esasen söz konusu olamaz.
3) Alacağın, icra tarafından infaz edilmeye olanak tanıyabilecek bir belgeye dayanması gereklidir. Bu hususta bir ayrım yapmak zorunluluğu vardır: Konusu paradan başka olan alacakların bir mahkeme ilamı ile saptanmış olması gereklidir. Mahkeme hükmü ile kesinleşmemiş bu tür iddiaların icra yolu ile yerine getirilmesinin istenmesi olanaklı değildir. Para alacaklarının icra yolu ile ifasını talep edebilmek için bir mahkeme ilamına gereksinim yoktur. Alacaklı, elinde hiçbir kanıtlayıcı belge olmadan bile para alacağının icra yolu ile ödetilmesi yoluna gidebilir. Fakat bunun anlamı, icra dairesinin para alacağının hiçbir kanıt aracına dayanmadan da ödenmesi yoluna gidebileceği demek değildir. İcra dairesi, borçluya alacaklının icra istemini bildirmek üzere bir ödeme emri gönderir ve paranın yedi gün içinde ödenmesini ister. Borçlu bu süre içinde icra Dairesine itiraz edebilir.
Talebine itiraz edilen alacaklının takibi, imzası ikrar veya noterlikçe tasdik edilen borç ikrarını içeren bir senede yahut resmî dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri bir makbuz veya belgeye müstenitse, alacaklı itirazın kendisine tebliği tarihinden itibaren altı ay içinde itirazın kaldırılmasını isteyebilir.
Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
İlamlı icrada, mahkeme kararı ile alacaklı olduğunu hüküm altına aldıran alacaklı, mahkeme hükmünü “ilâmı” icra takibine konu etmektedir. Alacak para alacağı olabileceği gibi başka şeylerde olabilir. Örneğin menkul bir malın teslimi veya aile hukukundan doğan bir borç olan çocuk teslimi de ilâmın konusunu teşkil edebilir.
İlamsız icra ise, sadece para ve teminat alacakları için mümkün olan bir yoldur. Alacaklının alacağı bir para (veya teminat) alacağı ise, alacaklı önce mahkemede dava açmadan icra dairesine başvurup bir ilâmsız icra takibi yapabilir.
Bir paranın ödenmesine veya bir teminatın verilmesine dair olan cebri icralar takip talebiyle başlar ve haciz yoliyle veya rehnin paraya çevrilmesi yahut iflas suretiyle cereyan eder. Yabancı devlet aleyhine ilamsız takip yoluna başvurulamaz. İdari yargının görev alanına giren konularda ilamsız takip yoluna başvurulamaz.
İflasa tabi şahıslar hakkında iflas yolu ile takip mümkün olup ticareti terk eden hakkında da iflas yolu ile takip mümkündür. Rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusu iflasa tabi şahıslardan olsa bile alacaklı yalnız rehinin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabilir. Ancak rehinin tutarı borcu ödemeğe yetmezse alacaklı kalan alacağını iflas veya haciz yoluyla takip edebilir. Takip diğer bütün hallerde haciz yoluyla yapılır.
Alacağı çek, poliçe veya emre muharrer senete müstenit olan alacaklı, alacak rehinle temin edilmiş olsa bile, bu bölümdeki hususi usullere göre haciz yolu ile veya borçlu iflasa tabi şahıslardan ise iflas yolu ile takipte bulunabilir.
Bir taşınmazın tahliye ve teslimine dair olan ilam, icra dairesine verilince icra müdürü 24 üncü maddede yazılı şekilde bir icra emri tebliği suretiyle borçluya yedi gün içinde hükmolunan şeyin teslimini emreder. Borçlu taşınmazı işgal etmekte iken bu emri tutmazsa, ilamın hükmü zorla icra olunur.
İcra ve İflas Kanunu’nda düzenlenen diğer kurumlar:
1-İhtiyati haciz: Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. Vadesi gelmemiş borçtan dolayı yalnız aşağıdaki hallerde ihtiyati haciz istenebilir: 1 – Borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa; 2 – Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle mallarını gizlemeğe, kaçırmağa veya kendisi kaçmağa hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlâl eden hileli işlemlerde bulunursa; Bu suretle ihtiyati haciz konulursa borç yalnız borçlu hakkında muacceliyet kesbeder.
2-Konkordato: Borçlarını, vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlu, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflâstan kurtulmak için konkordato talep edebilir. İflâs talebinde bulunabilecek her alacaklı, gerekçeli bir dilekçeyle, borçlu hakkında konkordato işlemlerinin başlatılmasını isteyebilir. Yetkili ve görevli mahkeme; iflâsa tabi olan borçlu için 154 üncü maddenin birinci veya ikinci fıkralarında yazılı yerdeki, iflâsa tabi olmayan borçlu için yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesidir.
3-Uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırma: Muaccel para borçlarını ödeyemeyecek durumda olan veya mevcut ve alacakları borçlarını karşılamaya yetmeyen ya da bu hallerden birine düşme tehlikesiyle karşı karşıya kalması kuvvetle muhtemel olan bir sermaye şirketi veya kooperatif, önceden müzakere edilmiş ve projeden etkilenen alacaklılar tarafından gerekli çoğunluk sağlanarak kabul edilmiş olan yeniden yapılandırma projesi ile birlikte, muamele merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesine, uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırma için başvurabilir.
4-İptal Davası: borçlunun henüz malları haczedilmeden veya iflasına karar verilmeden önceki bir dönemde kötü niyetli olarak yapılan tasarrufların (malın satışı, rehin olarak verilmesi gibi) iptalini sağlar. Böylece alacağını tam olarak elde edemeyen alacaklılar bu mallar üzerinden alacağını elde eder.
İptal davası ve davacılar: İptal davasından maksat İİK 278, 279 ve 280 inci maddelerde yazılı tasarrufların butlanına hükmettirmektir. Bu davayı aşağıdaki şahıslar açabilirler: 1 – Elinde muvakkat yahut kati aciz vesikası bulunan her alacaklı, 2 – İflas idaresi yahut 245 inci maddede ve 255 inci maddenin 3 üncü fıkrasında yazılı hallerde alacaklıların kendileri.
Kamu Alacaklarının Tahsili; Para cezasiyle diğer hukuku amme borçlarının takibi hakkındaki kanunlar hükmü mahfuzdur. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun. Şukadar ki, Devletin bir akitten veya haksız bir fiilden doğan alacakları hakkında İcra Ve İflas Kanunun hükümleri cereyan eder.